Ancak Radisson Blu Korek Mountain projesi, mimarinin "vahşi doğanın" tam kalbinde, bir "zirvede" nasıl durduğunu fotoğraflamamı gerektirdi. Bu, benim için en "radikal" ve "dramatik" lokasyonlardan biriydi. Görevim, bu "modern sığınak" ile onu çevreleyen "heybetli" ve "ham" (raw) dağ coğrafyası arasındaki o güçlü diyaloğu "canlandırmaktı".
"Mimariyi Canlandıran Dokunuş" felsefem, bu projede, mimarinin "koruyucu" ve "sığınak" olma rolüne odaklandı.
Korek Dağı'nın zirvesinde, doğa "nazik" değil, "güçlü" ve "hükmedici"dir. Otelin modern mimarisi ise, bu "vahşi" gücün ortasında "insan yapımı" bir "konfor kalesi"dir.
Tecrübemle, benim odak noktam, bu "kontrastı" (karşıtlığı) vurgulamaktı. Özellikle gün batımında ve "mavi saatlerde", dışarıdaki o "soğuk" ve "sert" dağ hatlarına karşın, otelin içinden yayılan "sıcak" ışıkları ve "güvenli" atmosferi fotoğrafladım. Mimarinin "canlanması", onun, misafirini doğanın "heybetinden" koruyan o "güvenli" kucaklamasını göstermekle oldu.
Radisson Blu Korek Mountain projesi, birikimimle, "modern mimarinin" en "vahşi" doğa koşullarında bile nasıl "huzur" ve "güven" yaratabileceğini gösteren bir imza işi oldu.
Bu projede, bir binayı değil, "insanın doğayla kurduğu o görkemli ve saygılı dengeyi" belgeledik. Biz, "zirvedeki modern huzuru" canlandırdık.











