Haliç'in yeniden doğan, yaratıcı kıyısında konumlanan Lazzoni Hotel, Lazzoni markasının "imza estetiğini" misafirperverlikle birleştiren, "yaşayan bir showroom" niteliğinde. Benim görevim, bu "sofistike yaşam tarzı" vaadini, mimari ve tasarımın dilinden görsellere dökmekti.
"Mimariyi Canlandıran Dokunuş" felsefem, bu projede, her zamankinden daha "dokunsal" (tactile) bir anlam kazandı.
Burada mimari, Lazzoni'nin "tasarım"ını sergilemek için bir "tuval" görevi görüyordu. Benim odak noktam, o tuval üzerindeki her detayı "canlandırmaktı". Mesele sadece odanın genişliğini göstermek değil; o koltuğun "kumaşının dokusunu", o ahşabın "sıcaklığını", o metalin "parlaklığını" izleyiciye "hissettirmekti".
Tecrübemle, ışığı, bu "tasarım objelerini" birer "sanat eseri" gibi aydınlatmak için kullandım. Her bir mobilya, mimarinin içinde bir "karakter"di ve benim işim o karakterlerin "hikayesini" anlatmaktı. Bu, bir otel odası değil, "kusursuzca kürate edilmiş bir tasarım alanı"nın fotoğrafıydı.
Lazzoni Hotel projesi, birikimimle, bir "tasarım markası"nın "ruhunun" bir otelin mimarisine nasıl kusursuzca entegre edilebileceğini gösteren bir imza işi oldu.
Bu projede, bir binanın sadece taştan ibaret olmadığını; aynı zamanda bir "markanın karakterini" ve "tasarımcının vizyonunu" da taşıyabileceğini belgeledik. Biz, bir oteli değil, "yaşanabilir tasarımı" canlandırdık.










